SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HUMUS

<< 1296 >>

DEVAM: 15. GANİMETİN BEŞTE BİRİ MÜSLÜMANLARIN İHTİYAÇLARI İÇİN KULLANıLIR

 

حدثنا مسلم بن إبراهيم: حدثنا قرة: حدثنا عمرو بن دينار، عن جابر بن عبد الله رضي الله عنهما قال: بينما رسول الله صلى الله عليه وسلم يقسم غنيمة بالجعرانة، إذ قال له رجل: اعدل، فقال له: (لقد شقيت إن لم أعدل).

 

[-3138-] Cabir İbn Abdullah r.a. şöyle demiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ci'rane'de ganimetieri paylaştırırken adamın birisi: "Adil ol!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: "Eğer ben adil olmazsam sen bedbaht olursun!" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:     Yukarıda farklı konu başlıkları altında ele alınan rivayetlerin arasını bulmak için şu açıklamayı yapmamız gerekir: "Ganimetin beşte biri Müslümanların ve Hz. Nebi'in (s.a.v.) ihtiyaçlarına ayrılır. Bu beşte birlik payın dağıtılması ve paylaştırılması görevi Resulullah'a (s.a.v.) aittir ve kendi ihtiyacı kadar bu mallardan alabilir. Ondan sonra da bu uygulama devletin başına geçen imam tarafından aynen devam ettirilir."

 

Zehdem'den nakledilen Ebu Musa rivayeti hakkındaki ayrıntılı açıklama yemin ve adak konularının ele alındığı bölümde (Kitabü'l-eyman ve'n-nüzur) ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır. Bu rivayetin başlıkla ilişkisi Eş'ari'lerin Resul-i Ekrem'den (s.a.v.) deve istemeleri, ancak Hz. Nebi'in (s.a.v.) önce onlara verecek deve bulamadığı halde daha sonra ganimet olarak getirilen develerden bunlara vermesinde ortaya çıkmaktadır. Bu rivayetten anlaşıldığı kadarıyla Resulullah (s.a.v.) söz konusu develeri kendi tasarrufunda bulunan beşte birlik kısımdan vermiştir. Hz. Nebi (s.a.v.) bu beşte birlik pay üzerinde dilediği gibi tasarruf eder. Buna göre bir şarta bağlı olabileceği gibi herhangi bir şarta bağlı olmaksızın da tasarrufta bulunabilir.

 

"Ayrıca bu savaşçılardan her birine ek olarak birer deve daha verildi" Abdullah İbn Ömer'den nakledilen rivayette geçen bu ifade hakkında İmam Nevevı şunları söylemiştir: "Buna göre askerı birliğin komutanı savaşçılardan her birine ek olarak birer deve daha vermiş (tenfil) ve Hz. Nebi (s.a.v.) de bunu onaylamıştır. Dolayısıyla tenfil işleminin hem ordu komutanına hem de Hz. Nebi'e (s.a.v.) nispet edilmesi mümkündür. Bu rivayet asılordudan ayrı olarak gönderilen askerı birliğin elde ettiği ganimetin ordunun tamamına paylaştırılacağını gösterir. İbn Abdilberr, bu konuda fakihler arasında hiçbir görüş ayrılığı bulunmadığını belirtmiştir. Burada kasdedilen İslam ordusunun sefere çıkmasından sonra bir askerı birliğin ayrılarak ganimet elde etmesi durumunda bu ganimetin bütün orduya dağıtılacağıdır."

 

Dolayısıyla sefere çıkmadan İslam ülkesinde kalan ordu bu kapsama girmez. Çünkü bu şekilde İslam ülkesinde kalan ordu, düşman ülkesine geçmemiştir. Hatta İbn Dakıki'l-İyd şöyle demiştir: "Bu hadis başkomutanın (imam) bulunduğu asıl gövdeden ayrılarak hareket eden askerı birliğin elde ettiği ganimetin sadece bu askerı birliğe dağıtılacağını gösterir. Bazıları ordunun ana gövdesinin söz konusu askerı birliğe ihtiyaç durumunda destek ve yardımcı olabilecek kadar yakın olması durumunda, ayrı olarak hareket eden birliğin ele geçirdiği ganimete ortak olacağını söylemişlerdir." Bu yakın olma kaydı Maliki mezhebinde bulunmaktadır.

 

İbrahim en-Nehaı şöyle demiştir: "Devlet başkanı / başkomutan (imam) askerı birlik tarafından ele geçirilen ganimetlerin tamamını bunlara verebilir (tenfil). Tenfil uygulamasının sadece Hz. Nebi'e sallallahu aleyhi ve sellem has olduğu da söylenmiştir."

 

Bu rivayet, savaşta yararlılık gösteren kimselere özelolarak mal verilmesi / tahsis edilmesi anlamına gelen tenfil uygulamasının meşru olduğunu gösterir. Amr İbn Şuayb'a göre tenfil uygulaması sadece Hz. Nebi'e (s.a.v.) hastır, ondan sonra gelenlerin böyle bir yetkisi yoktur. İmam Malik ise ordu komutanının başlangıçta askerleri savaşa teşvik etmek maksadıyla ödül vaat etmesini mekruh görmüştür. Buna göre mesela komutanın savaş sonunda elde edilen ganimetler daha dağıtılmadan yararlılık gösterenlere belli oranlarda tenfil yoluyla ödül vereceğini vaat etmesi mekruhtur. Çünkü bu durumda savaş dünyalık için olacaktır. Böyle bir şey ise caiz değildir.

 

İmam Malik tarafından kabul edilen bu görüş, tenfil uygulamasının meşru olduğuna dair icma bulunduğunu söyleyen kimselerin iddiasını reddetmektedir.

 

Tenfil yoluyla mal dağıtılırken ganimetin hangi kısmının esas alınacağı konusunda alimler arasında görüş ayrılıkları vardır. Bu konuda ileri sürülen görüşler şunlardır:

 

1. Ganimetin tamamı üzerinden dağıtım yapılır,

2. Beşte birin beşte biri (1/25) esas alınarak dağıtım yapılır,

3. Beşte birin dışında kalan kısım esas alınır. Şafii mezhebinde bu görüşlerden her biri taraftar bulmuştur, ancak onlara göre en doğru olan görüş tenfil sırasında beşte birin beşte birinin esas alınmasıdır.

 

Evzai, Ahmed İbn Hanbel, Ebu Sevr ve başka alimler tenfil uygulaması sırasında ganimetin tamamının esas alınacağını söylemişlerdir. İmam Malik ile başka bir gruba göre tenfil yoluyla ödül sadece beşte birlik paydan verilebilir. Hattabı konu hakkında şu değerlendirmede bulunmuştur: "Bu konu hakkında nakledilen rivayetlerin çoğu tenfil yoluyla ödül verilirken ganimetin tamamının esas alınacağını göstermektedir. Ancak burada nakledilen rivayet tenfil sırasında beşte birin esas alınacağı görüşüne daha yakındır. Çünkü Abdullah İbn Ömer herkesin payına on iki deve düştüğünü söylerken bunların savaşçılar tarafından hak edilen ganimetin beşte dörtlük kısmı olduğunu vurgulamış gibidir. Bu durumda tenfil uygulaması için kalan kısım beşte birdir."

 

Aynı konuyla ilgili olarak İmam Müslim'in Zühri'den belağ yoluyla naklettiği rivayet de bu görüşü destekler. Bu rivayette Abdullah İbn Ömer'in şöyle dediği kayıtlıdır: "Resulullah (s.a.v.) Necid tarafına gönderdiği ve ganimet olarak deve sürüsü getiren askeri birliğe ganimetteki paylarından ayrı olarak tenfil yoluyla da deve verdi."

 

İmam Malik'in Abdurabbih İbn Said - Amr İbn Şuayb yoluyla naklettiği bir rivayet de bu görüşü desteklemektedir. Bu rivayate göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın sizlere ganimet olarak lütfettiği mallardan benim tasarrufuma bırakılan sadece beşte birdir. Bu beşte birlik pay da yine size sarf edilmektedir." İmam Nesai bu rivayeti Amr İbn Şuayb - babası - dedesi senediyle mevsul olarak da nakletmiştir.

 

İmam Malik'in Ebü'z-Zinad'dan naklettiğine göre Ebü'z-Zinad, Said İbnü'lMüseyyeb'in şöyle dediğini işitmiştir: "İnsanlar tenfil yoluyla verecekleri malları beşte birlik paydan verirlerdi." Bu rivayetten ilk bakışta anlaşılan, ashabın bu konuda ittifak ettikleridir.

 

İbn Abdilberr şöyle demiştir: "Devlet başkanılbaş komutan ordu içinde yararlılık gösteren kimselere fazladan ödül vermek isterse bunu ganimetierin beşte birinden dağıtır, ganimetin tamamını esas almaz. Ordudan ayrı olarak hareket eden görevli askerı birlikte bulunanlara elde ettikleri ganimetten tenfil yoluyla mal vermek isterse bunu beşte birlik payın dışından verir. Ancak verilen bu ödülün ganimetin üçte birini aşmaması şarttır."

 

Alimlerin çoğunluğu tarafından ileri sürülen şart da budur. İmam Şafii ise tenfil uygulaması için herhangi bir sınır getirilemeyeceği görüşündedir. Ona göre bu konudaki tasarruf yetkisi devlet başkanına / başkomutana (imama) aittir ve o da maslahatı esas alarak uygun gördüğü uygulamaya yönelir. "De ki, ganimetler Allah'ın ve Resulünündür"[Enfal, 1] ayeti de onun görüşünü destekler. Zira ayet bu konudaki tasarruf yetkisini Hz. Nebi'e (s.a.v.) bırakmıştır. Her şeyin en doğrusunu sadece Allah bilir.

 

İbn Dakıku'l-Id şöyle demiştir: "Bu rivayetin amelleri işlerken samimi, ihlas sahibi olmakla ilgili bir yönü vardır. Bu rivayette ihlasın ne boyutta olduğunu şu şekilde açıklamak mümkündür: Aslında tenfıl uygulaması savaşçıları teşvik niteliğindedir. Zira savaşçılar böyle bir ödüle kavuşmak için daha kahramanca mücadele edeceklerdir. Ancak bu uygulama kesinlikle ashaba zarar vermemiştir. Çünkü tenfil yoluyla ashaba mal veren Hz. Nebi'dir (s.a.v.). Bu da sırf ibadet niteliğinde olmayan uygulamalarda bazı maksatların gerçekleştirilmesi için girişilen işlerin ihlasa zarar vermediğini göstermektedir. Ancak bunun net bir kuralını vermek ve zarar veren ile zarar vermeyeni birbirinden ayırmak çok zordur."

 

Ebu Musa'nın Habeşistan'dan dönüşleriyle ilgili olarak naklettiği rivayetin ayrıntılı açıklaması Kitabü'l-meğazı bölümünde Hayber savaşı anlatılırken gelecektir.

 

"Eğer ben adil olmazsam sen bedbahtolursun!" Yani "Adil olmayan birisine uyduğun için sen bedbaht ve perişan olup sapıklığa düşersin" veya "Nebi'in hakkında hiçbir mu'mine yakışmayan bir düşünceye ve inanca sahip olduğun için dalalete düşersin."

 

 

16. RESULULLAH S.A.V.'İN BEŞTE BİRLİK PAYI AYIRMADAN ÖNCE ESİRLERİ KARŞILIKSIZ SERBEST BIRAKIP İYİLİKTE BULUNMASI

 

حدثنا إسحاق بن منصور: أخبرنا عبد الرزاق: أخبرنا معمر، عن الزهري، عن محمد بن جبير، عن أبيه رضي الله عنه: أن النبي صلى الله عليه وسلم قال في أسارى بدر: (لو كان المطعم بن عدي حيا، ثم كلمني في هؤلاء النتنى، لتركتهم له).

 

[-3139-] Muhammed İbn Cübeyr babası Cübeyr İbn Mut'im r.a.'in şöyle dediğini nakletmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bedir esirleri hakkında şöyle buyurdu: "Mut'im İbn Adiyy sağ olsaydı sonra da benimle bu iğrenç adamlar (ın bırakılması) hakkında konuşsaydı kesinlikle hepsini ona bırakırdım."

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhari kullandığı bu başlık ile Resulullah 'ın (s.a.v.) ganimetler üzerinde maslahata uygun olarak gördüğü tasarruflarda bulunma yetkisinin bulunduğunu göstermek istemiştir. Buna göre Hz. Nebi (s.a.v.) kimi zaman ganimetin tamamı üzerinden tenfil yoluyla ödül verebileceği gibi kimi zaman da beşte biri esas alarak böyle bir uygulamaya başvurabilir. İmam Buhari Resulullah’ın (s.a.v.) esirleri bazen ganimetin tamamı bazen de beşte birlik pay üzerinden karşılıksız serbest bırakmasını tenfil uygulaması için de aynı şekilde hareket edilebileceğine delil olarak göstermiştir. Bu konu hakkındaki görüş ayrılıklarına daha önce değinmiştik.

 

İbn Battal, İmam Buhari'nin bu hadisten yola çıkarak başlıktaki hükme nasıl ulaştığını şöyle açıklamıştır: "Resulullah (s.a.v.) bazen farazi de olsa bir şarta bağlayarak herhangi bir işi yapacağını haber verir. Bu durumda yapacağını söylediği işin caiz olmayan bir iş olması asla mümkün değildir. Bu da aksini savunanlar bulunmakla birlikte devlet başkanının / başkomutanın (imamın) esirleri herhangi bir karşılık almaksızın serbest bırakabileceğini gösterir." İmamın böyle bir yetkiye sahip olup olmadığı konusunu daha önce incelemiştik.

 

Bazı alimler bu rivayete dayanarak savaşçıların ganimet konusu mallara ancak paylaştırmadan sonra tam anlamıyla malik olabileceklerini söylemişlerdir. Malikiler ile Hanefilerin görüşü budur. İmam Şafii ise: "Ganimet ele geçirildiği anda savaşçılar buna malik olur" demiştir. Bu durumda burada nakledilen rivayet ile İmam Şafiiinin görüşü birbiriyle çelişecektir. Bu yüzden Cübeyr İbn Mut'im'den nakledilen bu rivayet şöyle yorumlanır: "Resulullah (s.a.v.) burada savaşçıların gönüllerini almak istemiştir. Zaten hadiste böyle bir yorumu engelleyecek bir açıklama da yoktur. Dolayısıyla bu hadisi esas alarak ganimetIere ancak paylaştırmadan sonra malik olunacağını söylemek uygun olmaz."